Bitcoin nasıl doğdu?
21. yüzyılın en çarpıcı gelişmelerinden biri Bitcoin'in ortaya çıkışı olmuştur. Finans alanında yeni bir vizyon yaratan ve pek çok kişinin dikkatini üzerine çeken Bitcoin’in en çok bilinen kripto para birimi olduğunu söyleyebiliriz. Haydi zamanda geriye gidelim ve bu yolculuğun nasıl başladığını öğrenelim!
Hepimiz bankalara aşinayız, peki bankacılık işlemlerimizi kimin doğruladığını ve özel verilerimizi neden bankacılara verdiğimizi hiç düşündünüz mü? Geleneksel finans adını verdiğimiz bu sistem Bitcoin'in doğuşuna sebep olacak birçok sorunu beraberinde getirdi:
-Az gelişmiş ülkelerde erişiminin zor olması
-Aracı gerektirmesi
-Sınır ötesi ödemelerin yavaş, zor ve yüksek maliyetli olması
-Özel verileri paylaşma yükümlülüğünün olması
Bu sebeplerden bahsetmişken, kripto paraların oluşmasında belki de en büyük etken olan 2008 ekonomik krizinden kısaca bahsedelim:
Her şey Amerika Birleşik Devletleri'nde düşük faiz oranları ve krediye kolay erişim sonucunda konut piyasasına yapılan yatırımların artmasıyla başladı. Finans kuruluşları, kredi notu düşük olan bireylere dahi konut kredisi vermiş, bunların birçoğu geri ödenmeyerek birçok finans kuruluşunun iflas riskiyle karşı karşıya kalmasına neden olmuştur.
Bütün bunlar sonrası insanların finansal sisteme olan güveni oldukça zedelenmiş, aracılar olmadan, eşler arası işlemleri kolaylaştırabilecek bir dijital para birimine yönelik istek artmıştır.
Bunların sonucunda, "Satoshi Nakomato" takma adını kullanan bir kişi veya grup, ilk merkezi olmayan kripto para birimi olan Bitcoin'i hepimize tanıttı. 2008 yılında Bitcoin'in temellerini ve amaçladığı ilkeleri açıklayan bir bildiri yayınladılar. Bildiride, Bitcoin ağında bir işlemin nasıl gerçekleştirileceği, bu ağın merkeziyetsiz oluşu ve Konsensus mekanizması gibi bir işlemi onaylarken kullandığı kendine has teknolojilerden bahsettiler.
Bitcoin'i ve temsil ettiği kavramları anladığımıza göre blokzincirlerin dünyasına giriş yapabiliriz.
Basit bir örnekle mantığı anlamaya çalışalım; diyelim ki bir grup insan var ve içlerinden birinin elinde 10 dolar var. Bu kişi parayı gruptan başka birine veriyor ve verdiği kişi de parayı bir başkasına vermeye devam ediyor. Dışarıdan bir gözlemci ise parayı kimin kime verdiğini miktarı ile birlikte, kronolojik olarak bir deftere yazar ancak burada kural, parayı kurallara uygun bir şekilde başkasına aktarmaktır. Blokzincirlerin mantığı da aynıdır, yalnızca dijitaldirler, merkeziyetsizdirler ve değiştirilemezler!
Diyelim ki grupta bir gözlemci daha var ve para aktarımının doğruluğu konusunda diğer gözlemciyle aynı fikirde değiller, yani ağdaki doğruluyacılar fikir ayrılığına düştü ya da ağda yazılım hataları ortaya çıktı, kötü niyetli saldırılar yaşandı. Bu gibi durumlar sonucunda zincirdeki bir noktadan iki veya daha fazla ayrı yol izlenmeye başlar. Blokzincirlerde buna "çatal" adı verilir.
Toparlamak gerekirse Blokzincirler:
Merkeziyetsizdir çünkü bu dijital defter bir otorite tarafından kontrol edilmez, her işlem ağın kullanıcılarına açık olarak kaydedilir yani şeffaftır.
Değiştirilemez çünkü bir işlem ağ tarafından onaylandıktan sonra blok zincirine kaydedilir ve kimsenin onu değiştirme veya silme yetkisi yoktur.
Güvenlidir çünkü blokzincirlerde işlemleri güvence altına almak için kriptografik teknikler kullanılır, bu teknoloji sayesinde ağın manipüle edilmesi çok zorlaşır bu da kötü niyetli kullanıcıları engeller.
Sonuç olarak; Bitcoin'in doğuşundan bu yana teknolojinin bu denli ilerlediği günümüzde şahıslara ve merkezi sistemlere güvenmekte zorlanıyoruz. Bunun yerine ise yazılım tabanlı, merkeziyetsiz, kullanıcılarına aidiyetlik sunan kriptografik kanıtlara ihtiyaç duyuyoruz. Paramızı istediğimiz zaman, uygun gördüğümüz yere güvenle ve rahatlıkla aktarabilme arzusu Blokzincirlerin popülerliğinin gün geçtikçe artmasına ve yepyeni bir finans sisteminin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.